marw Pazar, Ocak 17


önceki kayıtta otobüslerden gittim. yine otobüste giderken sağda solda gördüklerimden ve düşündüklerimden gideceğim.

toplu taşıma araçlarının kalkış yeri gibi bir yerde bir grup amca almışlar ortalarına bir tanesini, gülerek, karnına diz mi dersin, kafasına yumruk dersin, böyle bir nevi tekmeli dövüşlü şakalar, komiklikler yapıyorlar. şakadan dayak yiyen adam kıpkırmızı olmuş ama o da gülüyor. biz, bir otobüs insan, "napıyolar lan onlar orda" edasıyla baktık onlara. gerçi sonra düşündüm de, bu ülkede arkadaşının af edersiniz kıçına hava kompresörü sokup bağırsaklarını patlatan insan var şakasına. bu ne ki.

mfö dinlerken mazhar alanson'un sesi dışında fuat güner'in sesi de seçilebilirken, özkan uğur'un o kadar karakterli bir sesi olmasına rağmen neden seçilemediğini merak ediyorum. (seçilmekten kast edilen sesin kulağa gelmesidir.)

izmit'teki outlet center'da "beğendik" diye bir süpermarket vardı eskiden. sonra kapandı orası, migros oldu. "beğendik" diye market adı mı olur? batmaya mahkum firma adı. tabi sonradan baktım internetten. sadece izmit'teki batmış herhalde. olsun, beğendik ne ulan! (yazarın kendi kendine göt olması)

şu sıralar;
"ne bir kürk ister bu şen gönlüm, ne bir han ne de saray laylaylalaralay" daki
"laylaylalaralay"
ve
"beni arıyor, beni soruyor, hayırdır inşallah heyy" deki
"heyy" modunda geçiyor hayatım.

eve iki tane betta aldık. biri bana biri kardeşime. benkinin adı rüknettin. diğerinin adı popüler kültürün etkisiyle mürsel. az önce babam "mürsel, mürsel" diye balığa hişipişt yaparken, birden "yürü git lan" dedi. hayır sen balıktan konuşmasını mı bekliyorsun? bir dizi karakteriyle balığı bu denli özdeşleştirmek niyedir? koskoca adamsın, bu tavırlar ne? demek istedim ama baba şimdi. ha deyince denmiyor yani.

çoğumuzu zerrin özer'in arabesk günlerinden koruduğu için tanrıya şükürler olsun. zira geçen gün radyoda denk geldim. "allahtan korkarım, aldatamam seni" gibi bir cümle geçmekteydi. o zaman ateist olsa vay haline sevgilisinin.

geçen sene okuldan inerken otostopta durdurduğumuz arabada hayatın anlamını çözdüm. nerden açıldığı belli olmayan bir memleketi kurtarma muhabbeti esnasında "türkiye sosyal bir devlettir. bir tarafta sos yiyenler, bir tarafta yal yiyenler." şeklinde bir açıklama yaptı arabayı kullanan şu an hatırlayamadığım değişik isimli amca. çok enteresan bir geyikti. belki sağdan soldan duyulmuş bir klişedir. biz ilk defa duyduk, aydınlandık çok şükür.

eve lcd televizyon bakarken gördüm ki; "abi peşin olursa ne kadar düşersiniz?" muhabbeti yok olmuş. 2000 liralık şeyde 100 lira düşüyorlar en fazla. pazarlık ilkelerine aykırı.

pazardaki daha çok zeytin, peynir satan, önü dümdüz pazar arabaları var mercedes'in. görünce gülmekten alamıyorum kendimi. çok karakterli bir araba. birine benziyor ama çıkartamıyorum.

yanlış duymadıysam, kenan doğulu beyaz yalanlar adlı şarkısında "seni de beni de yiyorlar" diyor. ne biçim şarkı sözü bu. slow bir de şarkı. gerçi bu ülkede "ikimize birden yükleniyorlar" diye de bir şarkı varken kenan'a bir şey söyleyemiyorum pek.

0 zıttırık: